Tag Archives: lenf

SIĞIR VEBASI

Standard

Sığırların akut,  ateşli ,  bulaşıcı,  sindirim kanalı mukoz membranlarının yangılı nekrotik değişikliği ile karakterize bir hastalığıdır.

1991 yılına kadar uzun yıllar ülkemizde görülmeyen çok hızlı bulaşan ve ölüme neden olan sığır vebası hastalığı ülkemizde tekrar görülmüş ve kısa sürede Diyarbakır, Adana, Konya, Afyon ve Sakarya’da 17 mihrakta hastalık görülmüştür. 1991 yılında görülen sığır vebası salgınında körfez savaşı sonrası kontrolsüz ve kaçak hayvan girişlerinin önemli bir etken olduğu bilinmektedir. 15 Ekim 1991 tarihinde Van ve Hakkari illerinde 22 yıl aradan sonra sığır vebası hastalığının tekrar görülmesi ile başlayan mücadele 18-23 Mayıs 2003 tarihinde Paris’te yapılan Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE) ‘nin 71nci Genel Kurulunda yapılan oylama ile önemli bir safhaya ulaştı. Türkiye sığır vebası hastalığından ari ilan edilmiştir.

Sığır vebası sığır ve mandalarda çok hızla bulaşan ve ölümle seyreden bir hastalıktır. Hastalık ölümlere neden olarak yetiştiricilere ve ülke için büyük ekonomik kayıplara neden olması yanında hastalığın görüldüğü ülkelerden her türlü ithalata yasaklamalar getirilmesi nedeniyle ülke ticareti içinde büyük engeller oluşturur. Bu nedenlerle büyük öneme sahiptir.

Hastalıktan arilik için Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE) kurallarına göre hareket edilmiştir. OIE şu anda 162 ülkenin üye olduğu uluslararası bir kuruluştur. Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulması ve DTÖ’nün uluslararası hayvan ve hayvansal ürün ticaretinde uyulacak kurallar konusunda OIE’yi referans olarak kabul etmesi son yıllarda bu kuruluşun önemini çok arttırmıştır. OIE uluslararası hayvan ve hayvansal ürün ticaretinde uyulacak kuralların  belirlenmesi yanında ülkelerin salgın hastalıklar yönünden durumları konusunda da değerlendirmeler yapmakta ve hastalıktan ari ülkeleri ilan etmektedir. Ekim 1998′de Türkiye ilk olarak “Trakya Bölgesinin sığır vebası hastalığından geçici arilik deklerasyonunda  bulunmuş ve bu bölgede sığır vebası aşılamaları durdurulmuştur. 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren bütün ülkede sığır vebası aşılaması durdurulmuş ve Mart 1999 tarihinde Türkiye “Anadolu Bölgesinin de sığır vebası hastalığından geçici arilik deklerasyonunda bulunmuştur. 2000-2001 yıllarında ülke sığır varlığında sığır vebası virüsünün bulunmadığını doğrulamak amacıyla serolojik survey  çalışmaları yapılmıştır. Türkiye sonunda “sığır vebası hastalığından arilik” deklerasyonunda bulunmuştur. Kasım 2002 de “OIE Şap ve Diğer Epizootik Hastalıklar Komisyonunda” Türkiye’nin bu başvurusu görüşülmüştür. Ve nihayet 18-23 Mayıs 2003 tarihinde Paris’ye yapılan OIE’nin 71 . Genel Kurulunda Türkiye’nin sığır vebası hastalığından arilik başvurusu oylanarak kabul edilmiştir.

Etken

İlk defa 1899′da ülkemizde Adil bey ve M.Nicolle tarafından keşfedilmiş bir virustur. Etken Paramyxoviridea ailesinden bir morbillivirustur. Ahır koşullarında 20 saat ve açıkta 24-48 saat etkisini sürdürebilir.  Olgunlaşmış ette düşük pH nedeniyle 6 gün içerisinde virüsler ölür. Virüs enfekte hayvanların kan ve doku sıvılarında,  en yoğun olarak kemik iliği ve lenf yumrularında bulunur.

Kesim öncesi muayene bulguları

Sığır ve mandaların yüksek ateş, sindirim kanalı mukozasında erozyon ve hemorajiler, kanlı ishal ile karakterize salgın bir hastalığıdır. İnkübasyon süresi 3-9 gündür. Hastalık yüksek ateşle başlar (41-42°C). Durgunluk, iştahsızlık, ruminasyonun durması, konjunktivitis ve seröz karakterde göz ve burun akıntısı görülen semptomlardır. Daha sonra dudak, dişetleri, yanak papillaları, dilin ventral yüzeyinde ve damakta ufak sarımtrak kabarcıklar görülür. Bu lezyonlar ağıza kepek serpilmiş manzarası verir ve bu durum sığır vebası için tipiktir. Eroziv karakterdeki lezyonlar ülseratif bir hal alır ve ağızda pis bir koku hissedilir . İshalin başlaması ile beden ısısı düşer. İshal kanlıdır ve mukus ihtiva eder. Hastalıktan 6-12 gün sonra ölümler şekillenir. Bu semptomların görüldüğü akut formun yanı sıra perakut form ve subakut klinik formlara da rastlanır. Bozuklular başlıca ağız ve sindirim sistemi organlarında görülür.  Tipik olaylarda önce yüksek bir ateş  ve genel durumda bozukluk göze çarpar. Başlangıçta göz konjunktivasında yangı, mukopurlent göz yaşı ve burun akıntısı vardır. Ağızda değişik noktalarda epitel tabakasının nekrozu sonu yer yer kabarıklıklar görülür. Hastalığın ilerlemiş devresinde şiddetli ishal ile birlikte genel zayıflama vardır.

Et muayenesi bulguları

Ağız mukozasında dil ve damakta eroziv ülseratif hemorajik lezyonlar, abomasumda hemorajiler, kalın bağırsaklarda zebra çizgileri olarak tanımlanan konjesyon ve hemorajiler sığır vebası için tipik et muayenesi  bulgularıdır. Alt dudağın mukozasında ve diş etlerinde,  devrelerine göre erozyonlar görülür. Abomasus’un mukozasında özellikle pylorus bölgesi yangılı ve tuğla kırmızısı veya koyu kırmızı renk almıştır. Küçük kırmızı nokta şeklinde kanamalar mevcuttur. Mukozanın kıvrımları arasında nekroze olmuş epitelden oluşan kabarık beyaz lekeler görülür. Mezenterial lenf yumruları büyümüş ve hemorajiktir. Endokart altında kanamalar vardır.Lenf yumruları ödematöz ve hemorajik olup payer plaklarında nekrotik odaklar görülür.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Ateşli dönemde hasta hayvanlardan alınan defibrine kan örnekleri buz içinde laboratuvara gönderilir. Antikoagülan madde olarak tercihen EDTA kullanılmalıdır veya cam boncuklu şişeler içinde çalkalanarak defibrine edilmelidir. Öldürülen hayvanlarda mezenteriyal lenf yumrusu ve dalak buz veya termos içinde acele laboratuvara gönderilmelidir. Histopatolojik muayeneler için tonsil, dil ve dudak %10 formol içinde gönderilmelidir.

Hasta sığırlardan teşhis için laboratuvara gönderilen marazi madde dondurulmamalıdır. Ölmüş hayvanlardan marazi madde alınmamalıdır. İshal başlamış hayvandan kan gönderilmemelidir.

Sığır vebasında etler hakkında karar

Hastalığın tam ve bir kısım semptomlarını gösterenlerle ve vücut ısısı 39.8°C’nin üstünde olanla hayvanların kan dahil olmak üzere etlerle beraber bütün aksamları imha edilir. Sığır vebası hastalığının kombina, mezbaha ve kesim yerlerindeki sığırlarda çıkması durumunda hastalar ve hastalıktan şüpheliler tazminatlı olarak öldürülür ve imha edilir. Diğer manda ve sığırlar kestirilerek, iç organlar ve baş imha edilir, deri ve tırnakları iyi bir şekilde dezenfekte yapılarak serbest bırakılır. Etlerin ise tüketimine müsaade edilir. Vebalı sığır etlerinin insanlarda şimdiye kadar sağlık ile ilgili bir zararı görülmemiştir. İmha edilmesi hastalığın yayılmasını önlemek için alınan bir tedbirdir.

SALMONELLA (SALMONELLOSE )

Standard

Salmonellloz adı altında Salmonella grubu bakterileri tarafından oluşturulan,  septisemi belirtileriyle veya subakut  ve kronik mide-bağırsak yangısıyla seyreden hastalıklar anlaşılır.

Etken

Enterobacteriaceae familyasında yer alan insan ve hayvanlar için patojenik olan mikroorganizmalardan salmonella’lar doğada çok yaygındır. Ülkemizde de sık olarak görülür. Salmonella’lar sporsuz,  kapsülsüz, gram negatif çomakçıklardır. S.pullorum ve gallinarum hariç hareketlidirler. Genelde laktoz negatiftir. İlk olarak 1888′de August Gartner tarafından tanımlanmıştır.

Kesim öncesi muayene bulguları

Dana ve sığırlarda salmonelloza en çok S.typhimurium,  S.dublin,  S.enteritis ve S.anatum neden olmaktadır. Yetişkin sığırlarda akut enfeksiyonda vücut ısısı yükselir. Süt verimi düşer ishal başlar. 24 saat içinde ishal dizanteriye dönüşür ve beden ısısı normalin altına düşer. Hayvanlarda halsizlik solunum güçlüğü ve bazende eklemlerde yangı görülebilir. Letalite %25-30′dur.

Et muayenesi bulguları

Et muayenesinde görülen bozukluklar ve değişiklik karakteristik değildir. Hastalıkta sindirim yolları ve bağırsak mukozası kızarmış ve şişkindir. Bağırsakta kanamalar görülür. Bağırsak içeriği kanlıdır. Mesenterik lenf yumruları ödemli ve hemorajiktir. Dalağa yapılan kesitte,  kesit yüzünün sert olduğu ve frenk üzümü renginde olduğu görülür. Ayakta ve kesim sonrası muayeneler kesin teşhis için yeterli değildir. Teşhis bakteriyolojik muayenelere dayandırılmalıdır.

Etler hakkında karar

Etlerde veya iç organlarda salmonella bakterileri varsa ve bunlar az miktarda olsalar dahi süratle çoğalarak bu eti yiyen insanların zehirlenmesine neden olurlar. Bu nedenle ette ve lenf yumrularında salmonella bakterileri bulunursa , et imha edilmelidir.

 

AKTİNOBASİLLOZİS

Standard

Aktinobasilloz dil,  regional lenf yumruları,  bağ doku ve deri gibi yumuşak dokularda yerleşir. Sığır ve domuzlarda memede görülen bu hastalığın oluşumuna Staphylococcus aureus da katkıda bulunur.

Etken Actinobacillus lignieresii‘dir.

Kesim öncesi muayene bulguları

Kronik seyirli hastalığa, sığır ve koyunlarda rastlanır. Bulaşma, mikropla bulaşmış olan yem, ot, su vs. alınması sonu sindirim yolu ile meydana gelir. Ağız boşluğu mukozası, dil, dudak, diş etlerinde meydana gelen her türlü sert cisim ve infeksiyon yaraları mikrobun kolayca vücuda girmesine neden olur. Hasta hayvanlarda bir veya iki dudakta kalınlaşma görülür. Bu kalınlaşma yanaklar üzerinden mandibulaya doğru uzanabilir, daha sonra birçok küçük apsecikler oluşur. Bu apseciklerin içeriği koyu yeşilimtrak renkte olup deriden dışarı sızan kabuklar oluşturur. Baş ve boyundaki yumuşak dokuların özellikle dil, dudak, faringeal ve maksiller lenf yumrularının şişmesi, apseleşmesi ve granülasyon dokusunun oluşması ile karakterizedir. Hayvanlarda salivasyon, yutma ve çiğneme güçlüğü vardır.

Et muayenesi bulguları

Baş ve boyun deri altı yumuşak dokularında, lenf yumrularında ve dilde içinde koyu kıvamda sarımsı irin bulunan odaklara rastlanır.  İnfeksiyon genellikle kemiklere lokalize olmaz. Metastaz durumunda diğer iç organlarda da lezyolara rastlanır. Koyunlarda  hastalık genellikle baş ve boyun  deri altı dokularında  ve çok nadir  olarak da dilde lokalize olur.

Etler hakkında karar

Aktinomikoz’da olduğu gibi karar verilir.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Bakteriyolojik muayene için aseptik koşullarda alınan apse içeriği steril şişelere konularak laboratuvara gönderilir.

 

AKTİNOMİKOZ

Standard

Sığırlar ve domuzlarda daha az yaygın olarak koyun,  at ve insanların kronik,  irinli,  granulamatoz bir hastalığıdır. Bu hastalık yumrulu çene (aktinomikoz) olarak da adlandırılır. Hastalık dünyanın her yerinde sporadik olarak ortaya çıkar. Aktinomikoz sert dokuda alt ve üst çene kemiklerinde ve sinuslarda  ortaya çıkar. Etkeni  Actinomyces bovis’dir.  İnsanlarda hastalık oluşturan tür Actinomyces israelii’dir.

Kesim öncesi muayene bulguları

Aktinomikoz sığır,koyun  ve domuzlarda görülen bulaşıcı ve kronik bir hastalıktır. Sığırlarda daha çok diş etlerindeki yaralardan organizmaya giren bakteriler diş köklerinde irinli bir yangı meydana getirir. İrin buradan çene kemiğine geçerek şişmesine ve süngerimsi bir durum almasına neden olur. Daha sonra çene kemiğindeki irin bir fistülle dışarı açılır. Bu irin içinde  bulunan kum tanecikleri şeklindeki granüller,  iki lam arasında ezilip,  mikroskopta bakılırsa hastalık teşhis edilir. Bulaşma, mikropla bulaşmış olan yem, ot, su vs. alınması sonu sindirim yolu ile meydana gelir. Ağız boşluğu mukozası, dil, dudak, diş etlerinde meydana gelen her türlü sert cisim ve infeksiyon yaraları mikrobun kolayca vücuda girmesine neden olur. Hasta hayvanlarda bir veya iki dudakta kalınlaşma görülür. Bu kalınlaşma yanaklar üzerinden mandibulaya doğru uzanabilir, daha sonra birçok küçük apsecikler oluşur. Bu apseciklerin içeriği koyu yeşilimtırak renkte olup deriden dışarı sızan kabuklar oluşturur. Baş ve boyundaki yumuşak dokuların özellikle dil, dudak, faringeal ve maksiller lenf yumrularının şişmesi, apseleşmesi ve granülasyon dokusunun oluşması ile karakterizedir. Hayvanlarda salivasyon, yutma ve çiğneme güçlüğü vardır.

Et muayenesi bulguları

Et muayenesinde aktinomikoz lezyonlarına  tipik olarak dilde ve çene kemiğinde rastlanır. Baş ve boyun deri altı yumuşak dokularında, lenf yumrularında ve dilde içinde koyu kıvamda sarımsı irin bulunan odaklara rastlanır.  Bu lezyonlar dilin dorsal kısmında ulkuslar halinde bulunur ve çoğunlukla dil çukurunda başlar. Buradaki kabartılar kesildiği zaman kesit yüzlerinde peynir kıvamında ve irinli bir kitle görülür. Bazen de dilde mukozanın kalınlaşmasıyla fındık büyüklüğünde yumrular vardır. Dil büyümüş ve sertleşmiştir. Akciğerde boz renkte veya sarımtırak tüberküloza benzeyen tüberküller halinde,  bazen yumurta büyüklüğünü bulan ve içerisi irinle dolu tümörler halinde lezyonlar görülür.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Bakteriyolojik muayene için aseptik koşullarda alınan apse içeriği steril şişelere konularak laboratuvara gönderilir.

Etler hakkında karar

Aktinomikoz lezyonları gösteren organların imha edilmesi gerekir.  Seröz membranların,  genellikle peritonun aktinobasillozu iyi beslenmiş hayvanlarda meydana geldiğinde karkas,  hastalıklı membranlar atıldıktan sonra serbest bırakılabilir. Aktinomikozun generalize olması halinde etin yedirilmemesi lazımdır. Generalizasyon yoksa et serbest bırakılır. Aktinomikoz et tüketimiyle insana geçmez.

 

PSEUDOTUBERKULOZİS (Lymphadenitis Caseosa)

Standard

Koyunlarda kronik karakterde kazeöz lenfadenitis’e neden olur. Pseudotuberkuloz genel kavramı altında,  tüberkül benzeri  kazeifiye nödüllerin  oluşumuyla seyreden,  fakat asidoresistan olmayan mikroorganizmalar tarafından  meydana getirilen hastalık anlaşılır. Hastalığın yayılışı solunum ve sindirim sistemiyle olup, genelde koyuların kırkılması, kuyruk kesme ve kastrasyon işlemlerini takiben özellikle deride oluşan yaralara bağlı olarak ortaya çıkar.

Etken

Etken Corynebacteri ovis (C.pseudotuberculosis)’tir. Gram pozitif,  hareketsiz,  sporsuz ve aerob bir mikroorganizmadır.

Kesim öncesi muayene bulguları

Sığırlarda ülseratif lenfangitis, koyunlarda kazeöz lenfadenitis ile seyreden, akciğer ve lenf yumrularında tuberkuloza benzeyen içi koyu bir irinle dolu ve etrafı sert kapsüllerle çevrili irili ufaklı apselerle karakterize kronik seyirli infeksiyöz bir hastalıktır. Etken deride oluşan çeşitli türdeki yaralardan vücuda girer. Yüzeysel lenf yumruları (prekrural, preskapular, submaksillar, prefemoral, popliteal) şişmiş ve sertleşmiş olup, ağrısızdırlar. İlerlemiş olaylarda karın ve göğüs altında ödemlere rastlanır. Lezyonlar akciğerde ise ağrılı öksürük ve güç solunum vardır. Burundan muko-purulent akıntı gelir. Hastalık yavaş ilerlediği için anemi ve kaşeksi görülür.

Et muayenesi bulguları

Hayvanlarda genel bir kaşeksi görülür. Prekrural, preskapular, bronşiyal ve sublumbal lenf yumruları şişmiş, içlerinde yeşil sarı renkli kazeöz odaklar vardır Hastalık tüberküloz ile karıştırılabilir. Lezyonların yeşilimtırak sarı manzarası ve hastalıklı kısımlarının kesitlerinin bir soğan kesitine benzemesi teşhise yardımcı olur. Eskimiş lezyonlarda kireçlenme neticesinde kireç harcına benzeyen bir manzara görülür. Akciğerlerde çok sayıda ve çeşitli büyüklükte nodüllere rastlanır. Bunların içinde de aynı tarzda irin bulunur. Karaciğer, dalak, böbrek, meme ve testislerde de kazeöz veya kazeo-kalseroz değişmelere tesadüf edilir.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Marazi madde olarak lezyonlu akciğer ve diğer iç organlarla lenf yumruları, yakın yerlerden doğrudan, uzak yerlerden ise %50 gliserinli fizyolojik tuzlu su içinde gönderilir.

Koyunlarda pseudotüberkülozlu etler hakkında karar

Hastalıklı organların ve lenf yumrularının imhası gerekir. Hastalıklı organ ve lenf yumruları çıkarılıp imha edilerek etlerin tüketimine izin verilir.

YANIKARA

Deri altı ve kas dokularında nekrotik ve amfimatöz nitelikte yangı meydana getiren, çıtırtılı ödemlerle karakterize, başta sığır olmak üzere koyun ve diğer çift tırnaklı hayvanlarda görülen anaerob bir hastalıktır. Hastalık sığırlarda 6 aylık ile 2.5 yaş arasında daha sık görülmektedir. Etken koyunda ekzogen yolla, kırkım yaraları, kastrasyon vs. yoluyla bulaşır. Hastalık aniden başlar, akut topallık ve depresyon dikkati çeker. Bu dönemde beden ısısı artabilir. Klinik bulgular ortaya çıktıktan sonra beden ısısı normale veya normalin altına düşebilir. Karakteristik ödematöz çıtırtılı şişkinlikler, arka bacaklarda, sırtta, göğüs bölgesinde ve boyunda gelişir. Hastalığın inkübasyon süresi 2-3 gün arasında değişir, ölüm oranı %98 düzeyindedir. Koyunlarda ise hastalık sığırlardakinden daha hızlı seyreder

Etken

Cl.chauvoei ‘dir. Gram pozitif,  peritrich flagellalar yardımı ile hareketli,  tam anaerob bir mikroorganizmadır. Spor formları sert koşullara dayanıklıdır. Virulansını toprak içinde 10-12 yıl koruyabilir. İnsanlar bu hastalığa duyarlı değildir.

Kesim öncesi muayene bulguları

Hayvanlarda iştahsızlık,  bitkinlik,  diş gıcırdaması,  sinirsel depresyonlar ve bazen de yüksek ateş görülür. Pelvis,  regio femoralis,  sağrı,  bel omuz ve boyun kısımlarında yaygın ödemler göze çarpar. Bu şişkinlikler başlangıçta sıcak ve ağrılı olup,  sonradan merkez kısımları soğur ve ağrısız bir durum alır.  Şişmiş bölge üzerindeki deri kuru,  sert ve koyu renkte olup kangrenleşmiştir. Palpasyon sırasında şişkinliklerde hışırtı duyulur.

Et muayenesi bulguları

Çeşitli organların mukozalarında hemorajiler görülür. Kalın kas tabakaları üzerine basıldığında çıtırtılı ses duyulur. Ödemler görülür. Deri altı bağ doku kırmızıdır. Bağırsak içeriği kanlıdır. Şişen kaslar sünger manzarasında koyu kırmızıdır. Lenf yumruları şişmiştir. Dalakta bir değişiklik yoktur. Karaciğerden yapılan kesitlerde bezelye veya ceviz büyüklüğünde,  sarı renkte kuru odaklara rastlanır.

Lezyonlu kaslarda, kasların normal rengini kaybederek siyahlaştığı, yangılı bölgede kanlı, köpüklü bir serozitenin bulunduğu dikkati çeker ve otopsi sırasında keskin pis bir koku hissedilir.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Lezyonlu bölgelerden alınan kas dokusu %50 gliserinli fizyolojik tuzlu su içerisinde gönderilir.

Etler hakkında karar

Ayakta muayeneden yanıkara teşhisi konulan veya şüpheli olan hayvanlar kesilmez,  kesimi yasaktır. Yanıkarada hayvan vücudunun,  kan dahil olduğu halde bütün aksamı insanlar tarafından gıda olarak  kullanılmasına izin verilmez,  imha edilir.

PARATUBERKÜLOZ

Standard

Sığır koyun ve keçilerde bulaşıcı kronik ishal ve bağırsak cidarının kalınlaşmasına neden olur. İshal ve zayıflama ile karakterizedir.

Etken

Etken Mycobacterium paratuberculosis (m.johnei)’dir. İnsan için patojen değildir. Hareketsiz, sporsuz, kapsülsüz, çomak şeklinde, aerobik ve gram pozitiftir. Kuvvetli asidorezistanstır. Nemli,  güneşsiz ve asidik ortamlarda bir yıldan fazla canlı kalabilir.

Kesim öncesi muayene bulguları

Sığırlarda hastalık 2-6 yaş arasında görülmekle beraber, 12-18 aylıklarda da gözlenir.  İlk safhada halsizlik,  yorgunluk ve intermandibular bölgede ödemler vardır. İshal başlayınca ödem kaybolur. Hastalığın en önemli bulgusu ishaldir. Dışkı sulu, köpüklü ve pis kokuludur. Vücut ısısı normaldir. Hastalığın son dönemlerinde hayvanlar yere yatar kalkmak istemez. Koyunlarda hastalık sığırlara nazaran daha akut bir şekilde seyreder. Çoğunlukla şiddetli bağırsak parazit enfeksiyonları ile birlikte bulunur.

Et muayenesi bulguları

Çok ağır bir enfeksiyon olmadığı durumlarda ince bağırsakların son kısımları ile kalın bağırsaklarda ve bunlara ait lenf yumrularında görülür. Bozukluk çoğunlukla ileum’da görülür.  Dış bakıda ileum kalınlaşması hemen dikkat çeker. Bağırsak açıldığı zaman mukozanın 3-5 kat kalınlaştığı ve çok sayıda uzunluğuna / genişliğine beyin kıvrıntılarına benzer kıvrımların oluştuğu görülür. Kıvrımların üzerinde küçük hemorajiler ve siyah esmer pigment birikmesi vardır. Mesenterium lenf yumruları büyümüştür. Ancak tüberkülozda olduğu gibi kazeifikasyon bulunmaz.

Hastalık koyunlarda daha akut formda ve diğer bağırsak parazit infestasyonları ile birlikte seyreder. Bağırsak mukozasında kıvrımlar görülmesine karşın, ileum kalınlaşmış  olup mezenterial lenf yumrularında peynirleşme ve kireçlenme vardır.

Etler hakkında karar

Kaşeksi,  hidremi veya bir başka patolojik bozuklukta gövdeler yenmeye elverişli değildir. Zayıf gövdeler serbest bırakılabilir. Ancak göğüs ve karın seröz membranları ıslak ve üzerinde seröz bir infiltrasyon varsa bu soğuk depoda 12 saat bekletilir. Bu süre sonunda gövde kurur. Görünüşü iyileşir. Hayvanda kaşeksi varsa ve bekleme süresi sonunda gövde ıslak ve ödemli ise imha edilmesi gerekir.

ANTHRAX (ŞARBON)

Standard

Bilinen en eski zoonoz hastalıklardan birisidir. Bütün türler duyarlı olmasına rağmen sığır ve koyunlarda en yaygındır. İnfeksiyon, vücut ısısının yükselmesi, dalağın şişmesi, kanın katran gibi koyu renk alması ve pıhtılaşmaması, deri altı ve subseröz dokularda sero-hemorajik infiltrasyonların oluşması ile karakterizedir. Yurdumuzun her bölgesinde ve her mevsimde ortaya çıkar. Halk arasında hayvanlarda “DALAK veya ŞARBON” , insanlarda “KARAÇIBAN ve KASAP ÇIBANI” olarak bilinmektedir.

Hastalık insanlarda, deri şarbonu, akciğer şarbonu ve ender olarak görülen bağırsak şarbonu olarak üç ayrı şekilde görülür.

Deri şarbonu; papül, vezikül ve püstülle karakterize üzerinde siyah bir kabuk bulunan nekrotik ülserler şeklinde görülebileceği gibi, bağ dokusu, boyun, göğüs ve göz kapaklarının deri altı dokusunda ödemler ve bu ödemli alanın üstünde vesikülle karakterize bir şekilde de görülebilmektedir.

Akciğer şarbonu; özellikle hayvan yünleri ve kıllarıyla uğraşanların sporları solumasıyla meydana gelmektedir. Ağır bir hemorajik bronko-pnömoni ile karakterizedir.

Bağırsak şarbonu; genel durum bozukluğu ve şiddetli bir gastro-enteritis ile karakterizedir. Tanı koymak güç olduğundan dolayı kurtuluşu yok gibidir. Bu klinik formların birisinde etken kana karışıp septisemi yaparsa hastalık öldürücü bir hal alır. Menenjitin de görüldüğü vakalar mevcuttur.

Etken

Hastalığın etkeni, Bacillus antracis, sporlanarak çoğalan bir bakteridir. B. antracis, 55 – 60 oC’ de 10-15 dk.’ da inaktif hale gelirken, sporları toprakta, merada ve sularda 50-60 yıl canlı kalabildiği gibi, fiziksel ve kimyasal etkilere karşı çok dayanıklıdır. Nemli ısıda, 121oC’ de 15 dk’ da, kuru ısıda 160 oC’ de 60 dk.’ da ölürler. Antraks sporları, %0.1 sublime içinde 70 saat, %4 potasyum permanganatta 15 dk., %3 formolde 3-4 gün ve %5 fenolde 2-40 gün canlılığını koruyabilmektedir. Kurutulmuş halde sporların yıllar boyu saklanması olasıdır.  Sporlar mide sıvısından etkilenmez.

Kesim öncesi muayene bulguları

Hasta hayvanların beden ısıları yüksektir. Kanlı diare, koyu renkli dışkı, burun ağız ve vulvadan koagule olmayan kan akar. Hastalık genellikle 3-5 gün içinde ölümle sonlanır. Hastalık perakut,  akut ve subakut seyredebilir. Kronik forma sahip değildir. Perakut olaylarda hiçbir semptom göstermeden 1-4 saat içinde ölüm gözlenir. Ölmeden önce ağız,  burun,  anüs ve vulvadan kan gelir. Şüpheli hayvanlardan kulak içi venasından veya kuyruk venasından alınan kandan hazırlanan sürme preperatta tipik etkenler görülebilir.

Et muayenesi bulguları

Kesimi yasak hastalıktır. Yinede bilmeden kesim yapılırsa deri altı subseröz dokularında,  kaslar arasında sarı peltemsi sızıntılar, irin veya yaygın kanamalar görülür. Dalak normal durumunun 2-6 katı kadar büyümüştür. Kesildiği zaman dokusu çamur kıvamında, katran görünümündedir. Kan katran renginde olup çoğunlukla pıhtılaşmaz veya geç pıhtılaşır. Çoğunlukla hemorajik bağırsak yangısı vardır. Bütün organlarda hemorajiler,  karaciğer,  kalp ve böbrek parankiminde dejenerasyonlar görülür. Lenf yumrularında hiperemi ve kanamalar bulunur. Ölüm sertliği şekillenmez. Vücut boşluklarında kanlı seröz sızıntı vardır.

Ayırıcı tanı

Antraks sığır pastörellozu, yanıkara, septisemi, piroplazmozis ve leukoz ile karıştırılabilir. Piroplazmozis’de ikterus vardır. Dalakta büyüme gözlenmesine karşın, dalak pulpası serttir ve kan pıhtılaşır. Buna ilaveten  idrar  kırmızı- kahverengidir. Yanıkarada da dalakta büyüme gözlenmesine karşılık, dalak pulpası çamur kıvamında değildir. Şüpheli durumlarda laboratuvar  muayenesi ile kesin teşhis konulur.

Etler hakkında karar

Antraks’lı hayvanların veya bu hastalıktan şüpheli olanların kesimi,  etlerinin veya bütün diğer kısımlarının tüketime sunulması kesin olarak yasaktır. Bu hastalıktan ölmüş hayvanların kadavraları,  et,  deri,  iç organlar,  boynuz, tırnak ve diğer bütün kısımları imha edilir.

HSZY. Madde 109 – Bir yerde şarbon hastalığının çıktığını haber alan hükümet veteriner hekimi hastalık bölgesine geldiğinde hastaları ayırır ve sağlam hayvanlardan ayrı bir yerde muhafaza altına alır. Hayvan sağlık zabıtası komisyonu  kurulur. Komisyon hükümet veteriner hekiminin hastalık raporuna göre hastalık çıkış kararı alır ve hastalığı ilan eder.

a)        Hayvan sağlık zabıtası komisyonu kararına göre tespit edilen hastalıklı  bölgenin giriş ve çıkış yerlerine “şarbon hastalığı vardır” levhaları dikilir.

b)       Şarbon hastalığından ölen hayvanlar mümkünse yakılarak imha edilir veya iki metre derinliğindeki çukurlara,  üzerlerine sönmemiş kireç dökülerek,  derileri ile birlikte gömülür. Hastalıktan ölen hayvanlara ait maddelerin çevreyi bulaştırmaması için hükümet veteriner hekimi gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.

c)        Hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların yem ve su kapları bulundukları  yerden dışarı çıkarılamaz ve diğer hayvanlar için kullanılmaz. Hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların bulunduğu yere çıplak ayakla girilmez. Hayvan bakıcılarının ellerinde ve açık yerlerinde yara bulunmamalıdır.

d)       Hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların kesilmesi ve etlerinin tüketilmesi yasaktır. Deri,  kıl,  yapağı,  boynuz ve tırnaklarına el konulur ve imha edilir.

e)        Hasta ve bulaşmadan şüpheli hayvanların sütü,  yapağı ve kılları imha edilir.

f)        Şarbon hastalığı yoldaki sürülerde ve hayvanlarda nakledilirken çıkmışsa hastalar ayrılır. Hastalıksız hayvanlar ayrı bir yerde karantinaya alınır. Beş  gün içinde hastalıksız hayvanlardan yeni bir hasta tespit edilmez ise sürünün yer değiştirmesine izin verilir.

g)       Şarbon hastalığından ölen hayvanlara otopsi yapılmaz. Ancak marazi madde almak için kadavralar gömülecek çukurun içinde açılır. İşlem tamamlandıktan sonra derhal sönmemiş kireç dökülerek gömülür.

h)       Şarbon hastalığının sönüşüne kadar karantina bölgesine aşısız tek tırnaklı,  sığır,  koyun,  keçi ve domuzların girmesi yasaklanır. Şarbon hastalığına karşı aşılanmış hayvanların girişine izin verilir.

i)         Karantina bölgesinden mezbahaya sevk edilmek istenen büyük ve küçük baş  hayvanlar hükümet veteriner hekimince muayene edilir. Hastalıksız oldukları tespit edilen hayvanlar derhal kesilmek üzere kapalı vasıtalarla en yakın mezbahaya gönderilir. Hükümet veteriner hekimi durumu mezbaha veteriner hekimine bildirir.

j)         Şarbon hastalığı insanlara da bulaşabileceğinden,  hükümet veteriner hekimi hastalık hakkında hayvan sahiplerine ve mahalli sağlık teşkilatına bilgi verir.

k)       Şarbon hastalığı mikrobu ile bulaşık mera ve su kaynaklarına hayvanların girmesi yasaklanır. Bu yerlerde otlatılmasında ve sulanmasında zaruret olan hayvanlar şarbon hastalığına karşı aşılanır ve aşılamadan 15 gün sonra bulaşık bölgeye girmelerine müsaade edilir.

l)         Şarbon mikrobu ile bulaştığından şüphe edilen hayvan yemleri laboratuar sonuçlarına göre değerlendirilir. Müspet çıkanlar imha edilir.

m)      Şarbon hastalığı çıkan veya hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların muhafaza edildiği ahır ve ağıllara; buralardaki eşya ve malzemeler,  hayvan yemleri ve maddeleri ile artıkları dezenfekte edildikten sonra hastalıksız hayvan konulmasına müsaade edilir.

n)       Şarbon hastalığında konulan karantina son ölüm veya iyileşmeden 15 gün sonra gerekli dezenfeksiyon yapıldıktan sonra kaldırılır.

TÜBERKÜLOZ

Standard

İnsan ve hayvanlarda görülen bir enfeksiyon hastalığıdır. Ekonomik yaşam koşullarının etkisiyle evcil hayvanlar arasında oldukça yaygındır. Özellikle entansif besiciliğin yapıldığı bölgelerde  sığırlarda sık görülür. Etken,  Sığır tipi tüberkülozun etkeni mycobacterium bovis’tir. 0.2- 0.6x 1.5-4.0 cm. boyutlarında,  gram pozitif,  sporsuz,  hareketsiz organizmalardır. %2 Fenol, %1 kreosol ve %3 formaldehitte 4 saatte,  %80 alkolde 40 dakikada canlılığını kaybeder.

Bulaşma şekli

Etkenler vücuda genellikle solunum ve sindirim yolu ile girerek hastalık meydana getirirler. Hayvanların tüberküloz etkenine karşı verdikleri doğal reaksiyon;  mikroorganizmaların saldırı gücüne ve vücudun savunma aktivitelerine bağlıdır. Duyarlı konakçının vücuduna giren virülent mikroorganizmalar girdikleri bölgede yerleşerek üremeye başlar ve organlarda ilk lezyonları oluştururlar.  Bu organlara bağlı lenf yumrularına taşınması sonunda,  lenf yumrularında dejeneratif ve yangısal bozuklukların meydana gelmesine neden olur.  Böylece etkenin ilk girdiği organ ve dokularda ve hem de bunlara ait lenf yumrularında bozukluklar gelişir (Primer komplex). Vücudun dirençli olduğu durumlarda primer efektler iyileşebilir veya bazen de bunlar hiç belli olmayabilir (Tam olmayan primer komplex). Bu lezyonların içinde canlı mikroorganizma bulunur. Konakçının direncinin kırıldığı, lezyonların aktive olduğu (lezyonlardaki kalsifikasyonun rezorbe olması) durumlarda,  mikroorganizma tekrar üremeye ve lezyonlar da gelişmeye başlarlar. Bu odaklardan kana karışan mikroorganizmalar vücuda yayılarak generalizasyona neden olurlar (Erken generalizasyon). Böylece çeşitli organ ve dokularda yeni lezyonlar meydana gelir. Bunlar giderek büyür,  ortaları kazeifiye ve zamanla da kalsifiye olabilirler.  Gelişmeye devam eden kazeifiye odaklar bronş veya bronşiollere açılabilir ve mikroplu eksudat buralara boşalabilir. Bu eksudat öksürük ile dışarı atılır ve etrafın kontaminasyonuna neden olur (Açık tüberküloz).  Böylece organlarda içleri boşalan nodüller (Kavern) meydana gelir.  Akciğerlerde büyümeye devam eden lezyonlar,  büyük veya küçük kan damarlarına ulaşabilir ve bunların cidarını zedeleyerek kanamalara yol açabilir. Kan damarlarına ulaşan organizmalar kan yoluyla vücuda yayılarak akciğerin yanı sıra, diğer organ ve dokularda da  lezyonlar meydana getirebilir (Generalize miliyer tüberküloz) Vücudunda primer kompleks bulunan bir şahıs dışarıdan veya içeriden aldığı virülent bir mikroorganizma ile tekrar hasta olabilir (Reinfeksiyon ve bu defa kronik organ tüberkülozisi meydana gelir. Organ ve dokularda,  tüberküloz etkenleri tarafından oluşturulan lezyonlar histolojik olarak başlıca iki karakter (prodüktif ve eksudatif) taşımaktadırlar.

Kesim öncesi muayene bulguları

Klinik muayene ile hayvanlarda tüberkülozu saptamak,  ancak ileri dönemlerde olasıdır. Kesim öncesi ayakta muayenede görülen zayıflık, kemik, eklem ve testislerin şişliği lenf yumrularının şişliği tüberkülozdan şüphelenmeyi gerektirir. Akciğer tüberkülozunda öksürük,  solunum güçlüğü,  meme tüberkülozunda memede çeşitli sertlikler,  meme lenf yumrularında şişme,  uterus tüberkülozunda mukoz ve purulent bir akıntı görülür. Rektal muayenede uterusun sertleştiği anlaşılır. Şüpheli durumda ise vaginal akıntıdan,  balgam ve sütten mikroskobik muayene,  kültür ve hayvan deneyi yapılarak teşhis edilir.

Et muayenesi bulguları

Mezbahada tüberküloz teşhisi için sistematik et muayenesi şu sıraya göre yapılır.

Ø      Gövdenin genel durumu,  (Kaşeksi)

Ø      Başta retropharyngial, mandibular lenf yumruları ile parotidicum lenf yumrusu

Ø      Akciğerde bronchial ve mediastinal lenf yumruları ile akciğer dokusu

Ø      Bağırsaklarda mesenteriyal lenf yumruları

Ø      Karaciğerde , karaciğer lenf yumruları

Ø      Pleura, seroza ve periton  gözden geçirilir.

Bu muayenelerden sonra generalize tüberkülozdan şüpheleniliyorsa muayeneye şöyle devam edilir:

Sığırlarda tüberküloz çoğunlukla kazeifikasyon ve kireçlenme eğilimlidir. Organlardan birisinde yumuşama görüldüğü zaman generalizasyondan şüphe edilir. Generalize tüberkülozda genç hayvanlarda birinci derecede dalak, yaşlı hayvanlarda ise böbrekler bozukluk gösterir. Generalizasyondan şüphe edilen ve dolayısıyla bütün et lenf yumrularının muayenesini gerektiren başlıca bulgular şunlardır:

Et muayenesinde bir organda veya bir lenf yumrusunda radier kazeifikasyon veya kapsüllenmiş olan erime durumu, kavern gibi eksudatif karakterde bulgular görülürse,

Dalak, böbrek, adrenler, meme,  uterus, kemikler gibi genellikle büyük dolaşımla bulaşan organlardan birisinde veya bunların lenf yumrularında tüberkülozik bozukluklar bulunursa,

Hem akciğer ve hem de karaciğerde veya bunların lenf yumrularında tüberkülozik odaklar varsa,

Yalnız bir organda, ekseriya fazla büyümüş ve anfizemik olan akciğerde veya karaciğerde yeni kan enfeksiyonu bulguları varsa,

Taze odaklar şeklinde pneumonia caseosa,  asinöz akciğer tüberkülozu,  seröz zarlarda peritonda koltuk altında,  memede uterusta veya böbreklerde yaygın kazeifiye olmuş yangı varsa, sığırda akut hematogen tüberkülozun varlığı araştırılmalıdır. Bu olayların hepsinde et lenf yumrularının muayenesi gerekir.

Lenf yumrularının muayenesi

Organlarda görülen bozukluk şüpheli kalıyorsa regional lenf yumrularında saptanan bulgular teşhisi kuvvetlendirir. Tüberkülozun teşhisinde lenf yumrularının muayenesi çok önemlidir. Tüberküloz etkeninin girdiği lenf yumruları şişer ve kısmen kızarır. Daha sonra bu yumruluların kesitlerinde küçük tüberküller veya yaygın olarak kazeifikasyon görülür. Lenf yumrularında tüberkülozik bozukluklar önce radier kazeifikasyon şeklinde görülür. Bu şekil tehlikeli olan ve fazla bakteri içeren bir tüberküloz olgusudur.  Radier kazeifikasyonda lenf yumrularının kesitleri , bir turpun kesitine benzer şekildedir. Lenf yumrularında radier kazeifikasyon görüldüğü zaman hastalığın generalize olup olmadığını saptamak için et içerisinde bulunan bütün lenf yumrularının muayenesi gerekir. Lenf yumruları muayene edilirken dışarı alınır ve küçük odakları görmek için bir çok ince kesitler yapılarak gözden geçirilir.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Lezyonlu organ ve lenf yumruları ( mediastinal, bronşial, retropharingeal ve diğer lenf yumruları ) dikkatlice seçilip ayrılır. Lezyonlu kısımlar iki parçaya ayrılarak iki kavanoza taksim edilir. Kavanozun birine %10 formollü, diğerine ise %50 gliserinli tuzlu su marazi maddelerin üstünü kaplayacak şekilde ilave edilir. Kavanozların kapakları akıtmayacak şekilde tampone edilerek gönderilir. Meme tüberkülozunda; memeler kaynatılmış ılık su ile yıkanır. %70 alkolle silinip dezenfekte edilir. Steril pamuk veya bezle kurutulup elleri dezenfekte edilmiş bir kimse tarafından 4-5 çekim sağıldıktan sonra 100 ml kadar süt steril şişelere alınır. Alınan süt uzak yerden gönderilecek ise 100 ml süte 0.5 gr asit borik ilave edilir. Vajen ve uterustan alınacak örnekler için steril eküviyonlardan yararlanılır

Tüberkülozlu etler hakkında karar

Tüberkülozlu etler üzerinde yapılan araştırmalarda,  çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Her şeye rağmen tüberkülozlu etlerin sağlık açısından zararlı olabilmesi için , etlerde tüberküloz bakterilerinin bulunması gerekir. Yapılan et muayenesiyle,  organlarda bulunan tüberkülozun karakteri ve yayılış belirtileriyle yeteri derecede bilgi edinilebilir. Muayenede saptanan miliyer tüberküloz ve generalizasyon bulguları ve ayrıca çeşitli organlarda eksudatif kazeifiye şekilleri görüldüğünde,  ette tüberküloz bakterilerinin var olduğu sonucuna varılır. Bu durumda:

.Tüberkülozda kaşeksi meydana gelmiş ise vücudun kan dahil bütün aksamına el konulur.

Genel kaşeksi :Yağlar tamamen erimiştir. Pelvis boşluğu, böbrekler ve kalbin etrafındaki yağların yerine jelatinimsi,  kehribar sarısı bir kitle bulunması halidir.

Yapılan sistematik et muayenesinde; tüberkülozun lokal veya generalize olduğunun tespitine göre kısmen veya tamamen imhasına karar verilir.

a)-Kısmen imhayı gerektiren durumlar

-Tüberküloz lezyonları lokal ise; (Tüberkülozik bozukluklar büyük kan dolaşımı ile yayılmadığı müddetçe lokal kabul olunur. Yani lokal tüberküloz da yayılma lenf yollarıyla veya V.Porta veya küçük kan dolaşımı ile yayıldığı zaman lokal sayılır. Primer kompleks ve kronik tüberküloz da lokal tüberkülozdur.) Akciğer, bağırsak v.b. organ ve lenf yumrularında tüberküloz lezyonları tespit edildiğinde ve hayvan besili ve kondüsyonlu ise tüberkülozlu organ ve kısımlar imha edilerek geri kalanı şarta tabi tutularak gıda değeri düşük etler grubundan kavurma yapıldıktan sonra tüketimine izin verilir.

b)-Tamamen imhayı gerektiren durumlar

Tüberküloz lezyonları generalize ise; (Tüberkülozik bozukluklar büyük kan dolaşımı ile muhtelif organlarda yani dalak, böbrek, testis, yumurtalıklar, meme, kemikler, et lenf yumruları, beyin zarı, göz vb. organlarda tespit edildiği zaman generalize sayılır).

  • Tüberkülozik bozuklukların genişliği ne olursa olsun kaşeksi ile birlikteyse,
  • Kaslar içinde veya inramüsküler lenf yumrularında tüberküller bulunuyorsa,
  • Bütün iç organlarda ve özellikle dalakta milier tüberküllerin varlığı ile tüberküloz lezyonları yayılmış bulunuyorsa,
  • Aynı zamanda göğüs boşluğu ve karın boşluğu üzerinde tüberküller bulunuyorsa, etler tamamen imha edilir.

HSZK. Madde 37 – Sığırlarda tüberküloz ve ….. yakalandığı tespit edilen hayvanlar tazminatlı olarak kestirilir,  öldürülür veya imha edilir. Ticari amaçla sütçülük yapan yerlerdeki ineklerin tüberküloz testine, … tabi tutulmaları mecburidir.

HSZK. Madde 41 – (Değişik: 27/12/1993-3951/1 md.)Bu Kanun hükümlerine göre …. sığır tüberkülozu, … şap hastalıklarından dolayı öldürülen veya kestirilen hayvanların sahiplerine,  Bakanlık bütçesinden aşağıda belirtilen miktarlarda  tazminat verilir.

HSZY. Madde 93 – Canlı hayvanlar kesilmeden…..

e) Ayakta yapılan muayene ve kontrollarda;

Sığırda;…,  tüberküloz,  ..hastalığı tespit edilenlere el konularak imha edilir.

HSZY. Madde 97.’e göre: – Kaşeksi ile birlikte seyreden generalize olmuş Tüberküloz hastalığı seyreden hayvanlarda gövde, kan bütün organlara el konularak imha edilir. Aynı maddeye göre yağlar dışında hayvan vücudunun el konularak imha edileceği hususlar  şunlardır:

1 – Çok dar sahada tüberküloz lezyonları tespit edilmesine rağmen aşırı derecede kaşektik bulunan etler,

2 – Kaslarda veya lenf yumrularında tüberküloz lezyonları bulunan etler,

3 – İç organlarda ve özellikle dalakta tüberküloz lezyonları bulunan etler,

4 – Göğüs ve karın boşluğundaki organlarda yaygın tüberküloz lezyonları tespit edilen etler,

HSZY (Sığırlarda Tüberküloz) Madde 110 – Ticari amaçla süt sığırcılığı yapılan yerlerdeki ineklerin sistematik muayenelerinde veya tüberkülin testi yapıldığında yahut Bakanlıkça uygulamaya konulan projelerle ilgili çalışmalarda tüberküloz hastalığı tespit edildiğinde hayvan sağlık zabıtası komisyonu toplanır. Hükümet veteriner hekimince  düzenlenen hastalık raporuna göre hastalık çıkış kararı alınır ve ilan edilir.

a) Tüberkülozlu hayvanlar tazminatlı olarak kestirilir. Etleri hakkında bu  yönetmelik ve Etlerin Teftiş Talimatı’na göre işlem yapılır.

b) Tüberküloz hastalığı tespit edilen hayvanla bir arada bulunan damızlık sığırlara tüberkülin testi uygulanır. Test neticesi müspet olanlar aynı şekilde tazminatlı olarak kestirilir.

c) Yurt dışından getirilen damızlık sığırlara mahallinde veya tahaffuzhanede uygulanan tüberkülin testinin neticesi menfi ise gittikleri yerlerde iki ay sonra tekrar tüberkülin testi yapılır. Bu testte de menfi sonuç verenler hastalıksız kabul edilir.

d) Süt sığırcılığı yapanlar her yıl ineklerini tüberküloz hastalığı bakımından muayeneye ve tüberkülin testi yaptırmağa mecburdur. Hükümet veteriner hekimi hastalıksız hayvanlar için sağlık belgesi düzenler ve sahibine verir. Bu testi  yaptırmayan hayvan sahipleri,  haklarında kanuni işlem yapılmak üzere savcılığa  bildirilir.

e) Tüberkülin testi uygulaması ve neticesi ile ilgili hususlarda Sığır Tüberkülozu Yönetmeliği uygulanır.

f) Tüberküloz hastalığı çıkan ahırlara dezenfekte edilmedikçe hayvan konulamaz. Hasta ve hastalıktan şüpheli sığırların yemleri ve maddeleri yakılarak veya gömülerek imha edilir. Süt kapları buharla yahut ilaçla dezenfekte edilir.

g) Tüberküloz hastalığı çıkan yerlerdeki ineklerin sütü çiğ olarak satışa verilmez.

h) Tüberkülozda karantina,  hastalık çıkan ahır,  ağıl veya yerle sınırlıdır.

Hastalar dışındaki hayvanlarda test sonucu menfi ise test iki ay sonra tekrarlanır. İkinci test neticesi menfi olan hayvanlar hastalıksız kabul edilir ve karantina dezenfeksiyon yapılarak kaldırılır.

FRENGİ

Standard

Frengi hastalığı, treponema pallidum adındaki mikrobun sebep olduğu cinsel yolla insanlara bulaşan bir hastalıktır. Erken tedavi edilmezse, bakteriler çoğalıp bir çok organa zarar verebiliyor.

Frengi nedir?

Frengi, Treponema pallidum adı verilen bir bakterinin neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde, bu bakteri zaman içerisinde vücuda yayılarak birçok organda hasara neden olur.

Frenginin belirtileri nedir?

Hastalık; penis, vajina, anüs (makat) ya da ağız yolu ile bulaşır. Mikrobun sağlam kişiye bulaşmasından sonra ilk belirtiler 10 gün ile 3 ay içerisinde ortaya çıkar. Hastalıkta bir veya daha fazla sayıda, üstü açık, bir santimetre boyutlarında , sert, ağrısız “şankır” adı verilen yaralar oluşur. Bu yaralar, genelde bakterinin ilk bulaştığı cinsel organlar etrafında oluşur. Mikrop daha sonra kan yolu ile bütün vücuda yayılır. Kasık ve boyun lenf bezleri şişebilir.

Frengi şankırı ne zaman ortadan kalkar?

İster tedavi edilsin ister edilmesin frengi şankırı birkaç hafta içerisinde kendiliğinden kaybolur. Tedavi görmeden yaraların iyileşmesi hastalığın iyileşmesi anlamına gelmez. Bu devrede tedavi edilmeyen hastalarda hastalık ilerler.

Frengi, şankır döneminde tedavi edilmez ise ne olur?

Hastalık şankır döneminde tedavi edilmez ise, yaraların ortaya çıkışından itibaren 3-6 hafta içerisinde, ellerde, ayaklarda ve vücudun diğer kısımlarında kırmızılıklar (döküntüler) oluşur. Bu kırmızılıkların olduğu bölgelerde de bakteri bulunmaktadır. Bakteri, fiziksel temas sonucu, bu bölgelerdeki yara, sıyrık gibi kısımlardan sağlam kişiye bulaşabilir. Döküntüler genellikle birkaç hafta ya da ay sonra kendiliğinden ortadan kalkar. Döküntüleri ile birlikte; hafif ateş, yorgunluk, baş ağrısı, boğaz ağrısı gibi belirtiler de bulunabilir. Tedavi edilmeyen vakalarda dahi, bu belitiler kendiliğinden kaybolabilir. Frenginin ikinci dönemi olarak bilinen bu dönem 1-2 yıl devam edebilir.

Frengi, döküntü döneminde de tedavi edilmez ise ne olur?

Gerek birinci, gerekse ikinci dönemde tedavi edilmeyen frengi vakalarının üçte birinde, hastalık uzunca bir süre sessiz kaldıktan sonra daha ileri bir döneme gider. Bakteri kalp, gözler, beyin, sinir sistemi, kemikler, eklemler başta olmak üzere vücudun birçok yerinde hasarlara neden olur. Bunun sonucu ruhsal bozukluklar, körlük, felçler ve ölüm meydana gelir.

Frengi gebe kadından bebeğine bulaşır mı?

Tedavi edilmeyen frengili gebe kadından, bakteri hamilelik esnasında bebeğe bulaşabilir. Bulaşım riski % 70 dolayındadır. Bu gebelerin ise yaklaşık % 25′i, ölü doğum ya da erken dönem bebek ölümü nedeni ile çocuklarını kaybederler.

Frengi kan nakli ile de geçer mi?

Hastalık mikrobu kanda da bulunduğundan kan da frengi testi yapılır. Test sonucu hastalık bulunduğu anlaşılırsa kan başkalarına verilmez. Kontrolsüz kan nakli ile hastalık sağlam kişiye bulaşabilir.

Frenginin tedavisi var mıdır?

Frengi genellikle penisilin tedavisi ile kolayca iyileşir. Penisilin dozu ve uygulama şekli hekim tarafından belirleneceğinden, cinsel organları etrafında frengi şankırı olanlar kendi kendilerine ilaç kullanmamalıdır. Tedavinin başlangıcından genellikle 24 saat sonra bulaştırıcılık kaybolur.

– Hekim önerisi olmadan ilaç kullanmayınız!
– Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtilerinden kuşkulandığınızda hekime başvurunuz.
– Cinsel eşinizin de muayene ve gerekirse tedavisini yaptırınız.

Frengiden nasıl korunulur?

– Cinsel ilişkide kondom kullanınız.
– Cinsel eş sayısının artmasının, hastalık bulaşma riskini de arttırdığını unutmayınız. Tek eşliliği tercih ediniz.
– Size nakledilecek kanda gerekli testlerin yapılıp yapılmadığını sorunuz.
– Hamile iseniz, doğum öncesi dönemde düzenli sağlık kotrollerinizi yaptırınız.