Tag Archives: insana

BUZAĞI İSHALLERİ AŞISI

Standard

Kompozisyonu � 100 ml :
Rotavirus bovin inaktiv � min 2.672 CFU
Coronavirus bovin inaktiv� min 21.376 HA
Escherichia coli inaktiv � min 34,2 x 10 9
Algeldratum � 49.5 ml Saponinum gypsophilae � 10 mg
Thiomersalum � 10 mg Formaldehydum solutum � % 0.3

Aşı, saponin ve koruyucu maddelerle alüminyum hidroksit jel üzerinde adsorbe edilen kimyasal olarak inaktiv bovine rotavirüs, bovine coronavirüs ve E.coli�nin inaktiv enteropatojenik suşlarının 3 serotipini ihtiva eder
( serotipler O8 : K35, K99; O9 : K30, K99; O101 : K35, K99 )

Endikasyon: Buzağıları, gastroenteritise neden olan viral ve bakteriyel etkenlerden korumak için gebe ineklerde kullanılır.

Uygulama ve doz: Bütün vakalarda aşı, 5 ml deri altı (SC) uygulanır.

Bağışıklık: Aşılanmış ineklerde kan ve kolostrumda en yüksek antikor düzeyi aşılandıktan sonra 28-56 gün arasında görülür. Buzağılar, doğumdan sonra 6 gün içinde, sadece kolostral ve laktojenik olarak korunurlar. Gebe inekler ve düveler, 21 gün aralıkla, doğumdan önce 5-6 ve 2-3. haftalarda iki defa aşılanmalıdır. Yetiştirilen ineklere beklenen doğumlarına göre, doğumdan önce aşı tekrarı (rapel) yapılmalıdır.

Kullanmadan önce şişeyi çalkalayınız.
Çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurunuz.
Veteriner hekim reçetesiyle satılır.

Kontrendikasyon: Ateşli hastalığı olan hayvanlarda kontrendikedir.
Yasal arınma süresi: (Sıfır) �0� gündür.
Muhafaza şartları: Kuru ve karanlık bir yerde +2 / +8 ºC arasında saklanmalıdır.
Muhafaza esnasında aşı dondurulmamalıdır.
Şişe açıldıktan sonra 7 gün içerisinde kullanılmalıdır.
Şişe içeriğinin normal rengi pembedir. Rengin pembeden sarıya dönüşmesi etki kaybının göstergesidir. Tam sarı renk etkinliğin kaybolduğunu gösterir.
Raf ömrü: 2 yıl
Ambalaj şekli: 5 ml, 20 ml, 50ml ve 100 ml�lik cam şişelerde.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İthal İzin Tarih ve No: 28.06.2001 � 019221
İmal Yeri: Bioveta, a. s., Çek Cumhuriyeti
İthalatçı Firma: İNTERMED ECZA DEPOSU İthalat İhracat Ticaret ve Taahhüt Ltd. Şti.
Sağlık Sokak 32/4 Yenişehir/ANKARA Tel: (0312) 435 95 60

ŞAP

Standard

Ağız mukozası, tırnaklar ve memede veziküllerin oluşmasıyla karakterize akut,  ateşli ve bulaşıcı viral  bir hastalıktır.

Etken

Etken filtreden geçen epiteliotrop bir virustur. virüsün antijenik yapıları birbirinden farklı olan 7 tipi mevcuttur. Bunlar A,C,O, Asya, Sat 1, Sat 2 ve Sat 3 olarak isimlendirilir. Etken oda sıcaklığında 6 ay canlı kalabilmektedir.  Şap virüsünün çevresel koşullara gösterdiği direnç farklı olup, virüsün 85°C’de bir dakika, 80°C’de 3 dakika ,  70-73°C’de 30 dakika içinde inaktive olur. Olgunlaşmış (pH değeri düşmüş) ette 48 saatte ölürler.

İnsana bulaşması ve klinik bulgular

Şap zoonoz (hayvanlardan insanlara bulaşan) hastalıklar arasında yer almakla birlikte, insanlar hastalığa karşı fazla duyarlı değildir. Duyarlılık az olduğu için hastalık da oldukça seyrek görülür. İnsanlar, hasta hayvanların deri ya da ağız mukozası ile temas ve yeterince kaynatılmamış enfekte sütleri içerek, çiğ sütten üretilmiş ve olgunlaştırılmamış peynirleri ve yine yeterince pişirilmemiş, pH’sı düşmemiş etleri tüketerek enfekte olabilirler. Hastalık insandan insana geçmemektedir. Kuluçka süresi 2-6 gün olup; ateş, yorgunluk, halsizlik, kollarda ve bacaklarda ağrılar dikkati çeker. ağız mukozası kızarıktır. Ağızda, dudakta ve gırtlak ve dudaklarda vesikül benzeri ağrılı kesecikler oluşur. İlerlemiş olgularda vesikül benzeri ağrılı kesecikler oluşur.İlerlemiş olgularda bu oluşumlara, daha çok hayvan sahiplerinde, hayvanlara dokunanların ellerinde ve ayaklarında, genellikle de parmak uçlarında rastlanır. İnsanlarda prognoz iyidir. 5-10 gün içerisinde iyileşme görülür.

Kesim öncesi muayene bulguları

İlk görülen semptom ateştir. Ağızda üst çenenin dişsiz kısımlarında,  dilde,  yanakların mukozasında,  corium conarium’da değişik büyüklükte veziküller görülür. Bu veziküller zamanla  açılır yerlerinde erozyonlar oluşur.

Et muayenesi bulguları

Ağız, tırnak ve memede lezyonların yanı sıra rumende de veziküller görülür.

Etler hakkında karar

Şap hastalığı eğer bir hastalık ile komplike olmuşsa , kaşektik durum varsa ve kas bozuklukları ile karışıksa gövde tamamen imha edilir. Ancak başka bir hastalık yoksa ve besili durum mevcutsa yalnız hastalıklı kısımlar ve tırnaklar imha edilir. Gövdenin kalan kısmı ise 48 saat +4°C de bekletildikten sonra, et kemikten ayrılır,kemikler imha edilerek kalan etin tüketimine izin verilir. Bu hayvanların derileri mutlaka iyi bir şekilde dezenfekte edilir. Derilerin şap virüsü taşımadığı tespit edildikten sonra işlenmesine ve taşınmasına izin verilir.

HSZY (Şap Hastalığı) Madde 108 – Şap hastalığı çıktığında hayvan sağlık zabıtası komisyonu toplanır; “Yönetmeliğin Birinci Kısmının Dördüncü Bölümündeki” hastalık çıkışında  alınacak genel tedbirleri ve hastalığın durumuna göre aşağıdaki özel tedbirleri kararlaştırır.

a)     Şap hastalığı çıkan yer ile su ve meraları müşterek olan köyler karantina altına alınır. Geçit noktalarına hastalığın adı yazılı levhalar asılır.  Hastalık aynı zamanda birkaç köyde veya mahalde çıkmış ise hepsini içine alan genel bir kordon konur.

b)     Şap hastalığının tipini tespit için usulüne göre alınan hastalıklı numune derhal Şap Enstitüsüne gönderilir. Şap Enstitüsü hastalığın tipini belirler  ve gerekli aşıyı il veya ilçe müdürlüğüne gönderir. Hastalık mikrobunun durumu dikkate alınarak,  hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanlar dışındakiler aşılanır.

c)     Şap hastalığı çıkan yerdeki hayvan park,  pazar ve panayırı kordon sahası içinde ise çift tırnaklı hayvanlara kapatılır. Hastalık yayılma özelliği gösteriyorsa il hayvan sağlık zabıtası komisyonu kararıyla ildeki bütün hayvan pazar ve panayırları çift tırnaklı hayvanlara kapatıldığı gibi çift tırnaklı hayvanlarla yapılan sevkıyat ve nakliyat yasaklanır.

d)     Hastalık bir köyde, mahalde veya ahırda çıktığında,  buraların dışında  bulunan yerlerdeki hayvanlara bulaşması mümkün değilse buralarda sınırlı karantina konur. Hastaların,  hastalıktan ve bulaşmadan şüphelilerin hastalık tamamen sönünceye kadar dışarıyla teması önlenir.

e)     Karantina altına alınan yerden çift tırnaklı hayvanlar ile ot saman gibi hayvan yemlerinin ve hayvan maddelerinden tırnak,  boynuz ve derinin çıkarılması yasaktır. Sütün kaynatıldıktan sonra çıkarılmasına izin verilir.

f)      Karantinaya alınan yerlerden transit olarak geçirilecek hayvanlar kapalı vasıtalarla nakledilirler. Hayvanlar karantina bölgesini geçinceye kadar su ve  yem vermek için vasıtalardan indirilmez. İndirilenler derhal 15 gün karantinaya alınır.

g)     Hastalar,  hastalıktan ve bulaşmadan şüpheliler sahibinin isteği halinde  kapalı vasıta ile kesilmek için en yakın mezbahaya gönderilir. Et ve derileri hakkında bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.

h)     Karantina bölgesindeki hastalıksız hayvanların kesilmek için kapalı vasıtalarla mezbahaya sevkine müsaade edilir. Ancak deri,  boynuz ve tırnakları  dezenfekte edildikten sonra serbest bırakılır. Hükümet veteriner hekimi gerekli kontrolları yapmakla yükümlüdür.

i)      Şap hastalığının bulunduğu yerdeki tek tırnaklı hayvanların karantina bölgesi dışına çıkarılmasına tırnakları dezenfekte edildikten sonra müsaade edilir.

j)      Şap hastalığını takiple görevlendirilen hükümet veteriner hekimi hastalık tamamen sönünceye kadar hastalıklı bölgeyi devamlı kontrol eder. Hayvan sahiplerine hastalık hakkında bilgi verir. Hastaların tedavisi için mümkünse ilaç yardımı yapar; ilacı nasıl kullanacaklarını öğretir.

k)     Şap hastalığı sebebi ile konulan karantina son hastanın iyileşmesinden veya ölümünden 15 gün sonra hükümet veteriner hekiminin kontrolunda yapılan dezenfeksiyonla kaldırılır.

l)      (Değişik: 5/6/1995 – 95/6966 K.) Bakanlıkça her yıl tespit ve ilan edilen mücadele bölgelerinde hastalığın varlığı ve tipi tespit edilen hayvanlar tazminatlı olarak öldürülür veya kestirilir. Hastalıktan ölen veya öldürülen hayvanlar iki metre derinliğindeki çukurlara üzerlerine sönmemiş kireç dökülerek gömülür. Mümkün olmadığı hallerde tamamen yakılarak imha edilir.

m)   (Ek: 5/6/1995 – 95/6966 K.) Şap hastalığı ile mücadele için alınacak diğer karar ve tedbirler ile Bakanlıkça her yıl tespit ve ilan edilen mücadele bölgelerindeki uygulama esasları Bakanlıkça belirlenir.

 

AKTİNOMİKOZ

Standard

Sığırlar ve domuzlarda daha az yaygın olarak koyun,  at ve insanların kronik,  irinli,  granulamatoz bir hastalığıdır. Bu hastalık yumrulu çene (aktinomikoz) olarak da adlandırılır. Hastalık dünyanın her yerinde sporadik olarak ortaya çıkar. Aktinomikoz sert dokuda alt ve üst çene kemiklerinde ve sinuslarda  ortaya çıkar. Etkeni  Actinomyces bovis’dir.  İnsanlarda hastalık oluşturan tür Actinomyces israelii’dir.

Kesim öncesi muayene bulguları

Aktinomikoz sığır,koyun  ve domuzlarda görülen bulaşıcı ve kronik bir hastalıktır. Sığırlarda daha çok diş etlerindeki yaralardan organizmaya giren bakteriler diş köklerinde irinli bir yangı meydana getirir. İrin buradan çene kemiğine geçerek şişmesine ve süngerimsi bir durum almasına neden olur. Daha sonra çene kemiğindeki irin bir fistülle dışarı açılır. Bu irin içinde  bulunan kum tanecikleri şeklindeki granüller,  iki lam arasında ezilip,  mikroskopta bakılırsa hastalık teşhis edilir. Bulaşma, mikropla bulaşmış olan yem, ot, su vs. alınması sonu sindirim yolu ile meydana gelir. Ağız boşluğu mukozası, dil, dudak, diş etlerinde meydana gelen her türlü sert cisim ve infeksiyon yaraları mikrobun kolayca vücuda girmesine neden olur. Hasta hayvanlarda bir veya iki dudakta kalınlaşma görülür. Bu kalınlaşma yanaklar üzerinden mandibulaya doğru uzanabilir, daha sonra birçok küçük apsecikler oluşur. Bu apseciklerin içeriği koyu yeşilimtırak renkte olup deriden dışarı sızan kabuklar oluşturur. Baş ve boyundaki yumuşak dokuların özellikle dil, dudak, faringeal ve maksiller lenf yumrularının şişmesi, apseleşmesi ve granülasyon dokusunun oluşması ile karakterizedir. Hayvanlarda salivasyon, yutma ve çiğneme güçlüğü vardır.

Et muayenesi bulguları

Et muayenesinde aktinomikoz lezyonlarına  tipik olarak dilde ve çene kemiğinde rastlanır. Baş ve boyun deri altı yumuşak dokularında, lenf yumrularında ve dilde içinde koyu kıvamda sarımsı irin bulunan odaklara rastlanır.  Bu lezyonlar dilin dorsal kısmında ulkuslar halinde bulunur ve çoğunlukla dil çukurunda başlar. Buradaki kabartılar kesildiği zaman kesit yüzlerinde peynir kıvamında ve irinli bir kitle görülür. Bazen de dilde mukozanın kalınlaşmasıyla fındık büyüklüğünde yumrular vardır. Dil büyümüş ve sertleşmiştir. Akciğerde boz renkte veya sarımtırak tüberküloza benzeyen tüberküller halinde,  bazen yumurta büyüklüğünü bulan ve içerisi irinle dolu tümörler halinde lezyonlar görülür.

Marazi madde seçimi ve gönderme şekli

Bakteriyolojik muayene için aseptik koşullarda alınan apse içeriği steril şişelere konularak laboratuvara gönderilir.

Etler hakkında karar

Aktinomikoz lezyonları gösteren organların imha edilmesi gerekir.  Seröz membranların,  genellikle peritonun aktinobasillozu iyi beslenmiş hayvanlarda meydana geldiğinde karkas,  hastalıklı membranlar atıldıktan sonra serbest bırakılabilir. Aktinomikozun generalize olması halinde etin yedirilmemesi lazımdır. Generalizasyon yoksa et serbest bırakılır. Aktinomikoz et tüketimiyle insana geçmez.

 

AİDS

Standard

AIDS ilk olarak 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde keşfedilmiştir. Keşfinden hemen sonra hızla yayılarak; erkek, çocuk, siyah, beyaz, Latin, Asyalı, zengin, fakir demeden bir çok insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüze kadar AIDS’ten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir. Bu sayı her 13 ila 15 ayda ikiye katlanmaktadır.

AIDS için halen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. AIDS’ten korunmak bu tehlikeli ve ölümcül virüsün yayılmasını önlemek için uygulanabilecek tek yoldur. HIV, Human Immune Deficiency Virus, vücut bağışıklık sistemi virüsü, AIDS tamamen vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan, hastalığa sebep olan virüse bu isim verilmiştir. Virüs, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Vücut bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, virüsten etkilenmeden önce kolayca başedebildiği deiğer hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enefeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmişlerdir.

İnsan vücudu bir defa HIV virüsü ile enfekte olmuşsa artık bu virüsün hiçbirşekilde yok edilmesi yada vücuttan atılması mümkün değildir. Fakat, virüsün etkilerine engel olmak için bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlardan ilki ve ençok bilineni AZT (Zidovudine) adı verilen ilaçtır. Bu ilaç virüsün çoğalmasını engellemektedir. AZT AIDS virüsünün meydana getirdiği belirtilerin görünmesini engellemekte ve AIDS’li hastanın yaşamının kısmen de olsa uzamasını sağlamaktadır.

Bilim adamları AIDS’le savaşabilmenin diğer yollarını aramaya devam etmektedirler. Son yıllarda bu konuda büyük gelişme kaydedilmiştir. AIDS’e karşı korunmak için aşıların testleri halen deneysel aşamadadır. 1990 yılının başlarından itibaren bu konuda başarılı sonuçlar kaydedilmektedir.

AIDS dokunma, öpüşme, solunum gibi dış kontaklarla bulaşan bir hastalık değildir. Bu nedenle insanların AIDS’li hastalara yaklaşmaması ya da onları toplumdan dışlaması hem gereksiz hem de yanlış bir tutumdur. Çünkü AIDS’li bir hastaya dokunarak veya yanında bulunarak AIDS’e yakalanmanın mümkün değildir. Ayrıca AIDS evcil hayvanlardan, tuvaletlerden, yüzme havuzlarından, tabak ya da bardaklardan bulaşıcı özellik göstermez. Bu nedenle insanların bu konularda korkutulması ya da yersiz bir kaygıya neden olunması çok yanlıştır. AIDS’in ana bulaşma yolu seksüel birleşme, uyuşturucu kullanıcılarının enjektörlerini paylaşması ve çok da az olsa kan transferidir. Ne yazık ki, AIDS hastalığına yakalanmış hamile bir kadının daha doğmamış bebeği de bu hastalığa yakalanmış demektir.

Neden AIDS’i daha önce duymamıştık? AIDS 1981 yılına kadar tanımlanmış bir hastalık değildi. AIDS’in izinin sürülmesi doktorların bu bilinmeyen hastalığı yeterli derecede tanımasıyla başladı. AIDS’in ilk rastlandığı 1981 yılında ABD’de 316 kişinin AIDS hastalığına yakalandığı tespit edilmiştir. Beş yıl sonra 1986 Ağustos’unda 23.000 vaka rapor edilmiştir. Hastalığın artışı büyük bir hızla devam etmiş ve 1990’larda sadece ABD’de 60.000 nin üstünde AIDS hastası tespit edilmiştir. Bu hızlı artış, bilim adamları, doktorlar ve hükümetler için bir alarm sinyali olmuş ve onları konuyla ciddi biçimde ilgilenmeye itmiştir.

AIDS’in gerçek kökeni bilinmemektedir. Çünkü AIDS yeni gelişmiş bir hastalıktır. AIDS’in kökeni hakkındaki en geçerli görüş hastalığın Afrika kökenli olduğudur. Afrika’da ki yeşil maymunların taşıdığı bir virüs insanlarda rastlanan AIDS virüsüne çok benzemektedir. Bilimsel tahminler maymunlarda rastlanan virüsün doğal ortamda organizmalar içinde yaşamını sürdürerek, mutasyon geçirdiği ve burdanda insanlara geçtiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Görülen mutasyonun çok nadir olduğu da görüşler arasında yer almaktadır.

Bir başka görüş ise virüsün biyolojik silah olarak üretilmek istendiği fakat sonucun etkisi uzun sürede görüldüğü için araştırmalara devam edilmediği, ve bir ara nasıl olduysa labaratuvar dışına çıkarılarak insanlara bulaştırıldığı üzerinedir. Yeşil maymunlar Afrika’nın çoğu bölgesinde lezzetli bir yemek olarak görülmektedir. Virüsün maymunlardan insana iyi pişmemiş organlardan ya da etlerin pişirilmeye hazırlanırken meydana gelebilecek kesik vb. gibi yaralardan bulaşmış olabileceği de düşünülmektedir. Çünkü bilindiği gibi virüsün bulaşma yollarının en önemlilerinden biri kandır. Hastalığın ilk insana bulaşması böyle olmuştur. Bundan sonra hastalık diğer insanlara seksüel birleşme ve uyuşturucu kullanımı ve kan transferleri sırasında yayılmıştır. Afrika devletlerinin bir çoğu bu görüşün mantıklı olduğunu savunmaktadır. Bu olayların hiçbiri ırkla ilgili değildir. Şunu unutmamak gerekir ki tek bir kişi değil tüm insanlık AIDS’in gelişmesinden sorumludur ve bizde bu sorumluluğu paylaşmaktan ve bu öldürücü virüsün yayılmasını engellemekten sorumlu sayılırız.

KABAKULAK

Standard

KABAKULAK VE NEDENİ

Virüslerin, tükrük bezlerinde enfeksiyon yapması ve burada büyümeye neden olmasıyla ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalıktır. Kulağın alt tarafında şişlik oluştuğu için kabakulak denir. Çocukluk çağında görülür, fakat bu hastalığı geçirmemiş kişilerde yetişkinlik döneminde de görülebilir.

Kabakulak, kış ve bahar aylarında daha çok görülür. Hasta kişilerin öksürmesi, hapşurması ya da başkalarını öpmesi sırasında bu virüsler damlacıklarla beraber havada uçuşur. Bu ortamda bulunan kişiler de nefes alırken, solunum yoluyla bu virüsü kaparlar. Böylece hastalık insandan insana bulaşmış olur.

Hastalığın belirtileri, virüs vücuda girdikten sonra yaklaşık 3. haftada ortaya çıkar. Bu hastalığa bir kere yakalandıktan sonra vücut buna karşı bağışıklık kazanır. Tekrarlaması söz konusu değildir.

KABAKULAĞIN BELİRTİLERİ

  • Çenenin arka alt tarafında şişlik oluşur. Önce bir tarafta olur sonra diğer tarafta da görülür.
  • Tükrük bezlerinde ağrı vardır. Boğazda da ağrı hissedilir.
  • Ağız açıp kaparken, bir şeyler çiğnerken ağrı olur.
  • Hafif ateş ve baş ağrısı ortaya çıkar.
  • Hasta halsiz ve yorgundur.
  • Yumurtalıklarda iltihaplanma olursa, hasta karın ağrısı çeker.
  • Baş, şişlik olan tarafa doğru biraz yatık durur.
  • İştah kaybı görülür.
  • Hastalık şiddetli olursa ve iltihap yayılırsa boyunda tutulma olabilir.
  • Bulantı ve kusma buna eşlik edebilir.
  • Çok nadir vakalarda hastalık belirti vermeyebilir.

KABAKULAK HANGİ RAHATSIZLIKLARA YOL AÇAR?

Kabakulağa neden olan mikrop, kana girdiğinde yayılır ve diğer organlara da ulaşır. Buralarda iltihaplanmaya neden olur. Beyin zarına geldiğinde menenjite yol açabilir. Bu durumda baş ağrısı şiddetlenir ve hasta kusmaya başlar. Ense sertliği görülür. Mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Sadece beyin değil, başka yerlerde de iltihaba neden olur. Böbrekte, pankreasta, sinirlerde iltihap oluşabilir. Kadın ve erkekte yumurtalıkların iltihabı sonucu kısırlık gelişebilir. Hastalığın şiddetli seyrinde ve yayılmasından sonra sağırlık görülebilir. Kabakulak, gebeliğin erken döneminde ortaya çıkarsa düşük gelişebilir. Gözyaşındaki bezler şişerse, görmede bozukluklar ortaya çıkabilir. Fakat nadir rastlanan bir durumdur. Sakatlığa yol açabilir. Kişinin, günlük yaşamını aksatmasına neden olur. İş ya da okul hayatına ara vermek zorunda kalır.

NASIL TANI KONUR?

Tanı koymak zor değildir. Hastanın doktora verdiği bilgiler ve yapılan fizik muayene sonucu tanı konabilir. Kabakulak olan biriyle yakın temasta bulunma, tanı konmasına yardımcıdır. Tükrük bezlerinin şişmesi de aynı şekilde kabakulak olduğunu gösterir. Genelde gerek yoktur ama kan tahlili sonucu kandaki antikor seviyesine bakılır. Çok fazla artması kabakulak tanısı için önemli bir bulgudur.

KABAKULAK TEDAVİSİ

Kabakulak tedavisinde kullanılan özel bir yöntem yoktur. Tedavi evde uygulanır. Hastalık belirtiler görüldükten iki hafta sonra iyileşmeye başlar. Genelde kullanılan ilaçlar hastalığın belirtilerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Baş ağrısı için ağrı kesiciler, ateşi düşürmek için ateş düşürücüler kullanılır.

Hastanın yumuşak gıdalarla beslenmesi tavsiye edilir. Ağrının azalmasına yardım eder. Asitli gıdalardan kaçınmak gerekir. Çünkü tükrük salgısını arttırırlar. Bol miktarda su içilmelidir. C vitamini bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar.

Hasta ayrı bir odada, diğer aile üyelerinden izole edilmelidir. Yaklaşık on gün süren bir yatak istirahati tavsiye edilir.

KABAKULAKTAN KORUNMA YOLLARI

Yapılan MMR aşısı ile bu hastalıktan korunabilirsiniz. Diğer aşılarla birlike uygulamanın bir zararı yoktur. Aşının zararı yoktur. Hayati tehlikeye neden olması çok düşük bir ihtimaldir. Çocuklarda, 1-1.5 yaş arasında ve 4-5 yaşlarında olmak üzere iki kere uygulanmalıdır. Yüzde 95 oranında koruma sağlar.

Hamilelerde uygulanması yasaktır. Hatta aşı olunduktan sonra ilk üç ay hamile kalınmaması gerekir. Kanser, aids gibi bağışıklık sistemini etkileyen hastalıkları olanlar bu aşıyı yaptırmadan önce doktoruyla görüşmelidir.

Aşı bulunmadan önce menenjitin en büyük sebeplerinden biriydi. Günümüzde bu aşının yapılmasıyla artık kabakulak silinmeye başlamıştır. Görülme sıklığı, geçmiş dönemlere göre çok azalmıştır.